top of page
  • LinkedIn
  • Instagram

Büyükçekmece'deki Plaj

  • Yazarın fotoğrafı: Caner Çetin
    Caner Çetin
  • 13 Haz
  • 1 dakikada okunur

12 ve 13 Haziran tarihlerinde Büyükçekmece'de uzaktan akrabalarımın yanında bulunma şansım oldu. Yazlıkları seneler önce Almanlar tarafıdan inşa edilen bir binada idi. Denize doğrudan kıyısı olan ve ilk görüşte tasarımı ile kişide merak uyandıran 70'ten fazla haneye ev sahipliği yapan bir binada bir süre bulunarak Büyükçekme denizinde yüzme fırsatı yakaladım. Kumuna ve denizin temizliğine şüphe ile yaklaştığım bu yerde adımı atar atmaz şüphelerimin yersiz olduğundan emin oldum.


Suyunun berrak ve sığ olduğu plajda özlediğim deniz dalgalarını tekrar yakaladım. Yosunların ne olduğunu bilmeyen denizde sırt üstü, yüz üstü ve kurbalağama gibi farklı tekniklerde yüzdüm ve kendim için yaz sezonumu açtım. Suyunu Çanakkale'den daha az tuzlu bulduğum denizde toplam 3 defa yüzerek bir hayli yorularak denizin hakkını verdim. Kumda bulunup güneşlendiğim süre boyunca ise güneşin tenimi yakmasına izin verdim. Sıcak güneşin altında bilerek güneş kremi kullanmadan güneşin tenimi yakmasına izin vererek serserilik yaptım.


Sitenin civarında farklı oteller ve siteler bulunmakla beraber aklımda kamusal alan olan plajlar hakkında bir soru doğdu: Dışarıdan gelen kişiler, sadece burada yazlık sahibi olmadıkları için denize giremiyorlar mıydı? Nitekim, yanıt şaşılası bir biçimde "evet" olmakla beraber nedenini anlamak zor olmamalı. Mal ve mülkün sınıfsal açıdan değerli bir vurgu noktası olan Türkiye şartlarında denize girmenin de girebiliyor olmanın da sınıfsal ayrıcalık olarak verdiği mesaj yazlık sahiplerine bir prestij kazandırdığı düşünülüyor olabilir.

Yorumlar


İLETİŞİME GEÇİN

Aşağıdaki formu doldurarak bize ulaşın:

Thank you for reaching out!

© 2023 Caner Çetin'e aittir. Tüm hakları saklıdır.

bottom of page