Şehirler Kitleler Değil, Bireyler Yaratır
- Caner Çetin
- 13 Mar
- 3 dakikada okunur
Şehir, yirmi binden fazla nüfusu olan ve bu kitlenin genellikle sanayi, ticaret ve yönetimle uğraştığı yerleşim alanıdır. Bu yerleşim alanlarının temelinde kitleleri ortak noktada buluşturan kurallar ve yasalar vardır. Yasalar oluşmasında daha çok sistematik yapılan toplantıların ve uzlaşımların rolü varken kurallar kendi için ikiye ayrılabilir. İlk tip kural, yasaların yol açtığı ve herkesin her koşulda uyması gerektiği kurallardır. Bu kuralların arasında yaya geçidinde beklemek ya da alışveriş yaparken sıranın sana gelmesini beklemek olabilir. Diğer tür kuralları ise toplumun kendi dinamiğinde şekil alan ve biraz da kültürün etkisini görmemizin mümkn olduğu görgü kurallarıdır. Bu kuralların arasında kültüre bağlı olarak değişen selamlaşma ya da yemek biçimleri olabilir. Örneğin, Bulgaristan’da “evet” anlamını ifade eden baş sallaması yatay eksende yapılırken bu hareket bizim kültürümüzde “evet” anlamına gelir. Bu selamlaşma kurallarının oluşumunda kültürel faktörler vardır ve aynı hareketin farklı kültürlerde farklı anlamları olabilir. Bu değişim, kişinin içinde bulunduğu kültüre göre değişim gösterir.
İçinde bulunulan ve bir parçası olunulan kültürler ve şehirler insanlarda davranış değişikliğine neden olur. Günümüzde şehirler büyük kitlelere hitap ederler ancak sadece birey bazında bir etkiye sahiptirler. Şehirler her kesimden ve her cinsiyetten insanlara hitap eder ve onları kendi bünyesine katmaya hazırdır. Buna karşın, içine kattığı bireyler asla tam bir kitle olmaz. Bu kitleler yasalar ya da kültür gibi belirli ortak çerçeveler dahilinde bir araya gelebilirler ancak bu şehrin vadettiği bir yanılgıdan ibarettir. Şehirler ortak noktaları bulunan kitleleri sadece bireyleri kullanabilir.
Şehrin sahibi bu sebeple kişilerdir. Bir kişi ufak bir ev kiralayabilir, kendine bir iş bulabilir ya da öğlen sıcak güneşin altında parkta yürüyebilir. Şehir hayatı bunu yapmaya elverişlidir. Bu elverişliliğin en büyük yansıması kaldırımlardır. Kaldırımlar asla geniş olmaz, yan yana en fazla dört kişi yürüyebilir. Burada da iki yön vardır ve tek yönde sadece iki kişi yan yana yürüyebililir. Olur da tek yöne doğru üç kişi yürünmeye çalışılınırsa bir kişi daima diğer yön için sorun teşkil edecektir. Bunun nedeni kaldırımların aslında kişilerin bir araya gelip ortak eylemde bulunmalarını teşvik etmemeleridir. Kaldırımların tek işlevi bireyi amacına ulaştırmaktır ve bunu olabildiğince sınırlı kaynak sunarak yapar.
Şehirler her bir bireye sınırlı kaynak sunarak her bir bireyi kendi kontrolü altına alır. Bu dar yaşantıların içinde bireylerin amaçları basitleşir ve tekdüzeleşir. Şehir, bireylere dar yaşantı çerçevesinde araba almak, evlenmek, para kazanmak ya da sosyal normlara uyma gibi davranış örüntüleri empoze eder. Kişi, bu kriteleri yerine getirdiğinde kendi varlığının anlam kazandığını düşünür. Bu anlama ek olarak şehir hayatı her bireye bu yaşantıyı empoze ettiğinden dolayı her birey bu normlara uyar. Her bireyin ortak normları kabul etmesi ve buna uyma davranışı göstermesi neticesinde ortak noktaları olan geniş kitleler doğar. Bu nedenledir ki, şehir hayatının yarattığı kitleler sadece bir yanılsmaya sahiptir. Burada meydana gelen, her bireyin var olduğunu düşündüğü bir kitlenin parçası olmak adına çalışırken aslında hiç var olmayan bir kitlenin temel taşlarını algı yoluya kabul etmesiyle oluşur.
Şunu söyleyebiliriz ki, şehir bir algıdır. Her bireyin gerçek olduğunu varsaydığı şehir kitlesine ayak uydurma çabası sadece algılanan bir fenomenden öte bir şey değildir. Bu koşulda şehir bir “öteki”dir. Şehir, “öteki” bağlamında bir ulaşılması gereken ve bir parçası olunması zorunlu olarak algılanan bir konumdadır. Şehrin yapıtaşlarını oluşturan kültür, sanayi ya da ticaret bu “öteki”nin yansımasından da başka bir şey değildir. Bu unsurlar bir algı tarafından belirli nedenler için oluşturulmuş bir yapıdır.
Şehirli bireyler bu algının farkında değildir, onlar şehrin nasıl oluştuğuna dair farkındalıklarını kaybetmişlerdir. Kendi farkındalıklarını kaybetmelerinin bir sonucu olarak da kendilerine dair farkındalıklarını da kaybetmişlerdir. Yaşama dair görünenin ötesinde ayrı bir dikkat geliştirme becerileri körelmiştir. Bu körelmelerinde en çok günübirlik yaşantıların rolü vardır. Günübirlik hayatlarda kişiler kendilerini ve karşısındakileri tanımaya yeterli zaman bulamazlar. En başta bu tanıma süresi için kaldırımlar izin vermez. Ulaşma ve ulaştırma görevini üstlenen kaldırımlar en başta bu görevlerini yerine getiremez olmuşlardır. Kaldırımların ardından ziyaret edilecek yerlerin sayısı, elde edilmesi gereken başarıların ve kazanılması gereken paranın zorunluluğu kişilerin kendilerine ve muhataplarını tanıma davranışlarını köreltmişlerdir. Tanıma davranışının körelmesi en nihayetinde sistem için çalışan bireyleri yaratır. Bu sebeple şehirler kitleler değil, bireyler yaratır.
Kişilerarası ilişkilerin azalması ile geriye anlam duyulacak tek bir kaynak kalır. Şehir mekanizmasına adapte olmak ve onun yapıtaşlarını oluşturan ticaret gibi faaliyetlerin tüketicisi ve üreticisi olmaktır. Şehir insanın ulaşacağı kaçınılmaz nokta bu olacaktır çünkü şehir insana sadece üretmeyi ve tüketmeyi empoze eder. Buradaki geniş kitlelerin bir parçası olmak ve aidiyet duygusunu benimsemek için sadece üretmek ve tüketmek kalmıştır. Üretim ve tüketim yolunda bireyler arası farklılıklar yok sayılır ve önemli olan sadece şehir yapısının devamını ve gelişimini sürdürmektedir. Kişi, geniş kitleler içinde kendi varlığını bu şekilde bulur. Hissetmemeye ve farkındalığını yitirene dek kendisini tüketim malı ve üretim kaynağı şekline sokar.
Bireyin kendisini kitle için feda edip kendisini tüketim malı ve üretim kaynağı şekline bürünmesinde bir sorumluluğu yoktur. Günümüzde şehir kitleleri yeni görüşe kapalı ve dogmatiktir. Kendi sınırlarını zorlamaz ya da yeniliğe hevesli değildir. Bu sebeple şehirde doğan bireylerin içinde bulundukları koşulları anlamaları çok zordur. Şehirli insanların ellerinde kendi içinde bulundukları durumu mukayese edebilecek başka bir şeyleri yoktur. Bu şehirlerin çıkmazıdır, yarattıkları dünyadır.






Yorumlar